Makalede, Orta Asya'dan başlayıp, Selçuklu halıları, Erken Osmanlı, Klasik Osmanlı halıları ve Osmanlı - Memluk ilişkilerine kadar devam eden süreçte Türk halı sanatının gelişimi kısaca ele alınmıştır. 

Halı, Orta Asya’da yaşayan milletler için her şeyden önce büyük bir ihtiyaçtır. Göçebe hayatı sürdüren Türkler, çadır başta olmak üzere halı, kilim, örtü, keçe gibi çeşitli dokumalar üretmişlerdir.  Dokumak için ise kendi hayvanlarından elde ettikleri malzeme ile çözgü, atkı ve düğüm ipleri üretmişlerdir.

Orta Asya Çadır Topak Ev

Halı desenlerine baktığımızda yaşadıkları bölgenin coğrafik ve iklim şartlarından etkilenerek kendi yaşam tarzlarını yansıttığını görürüz. Orta Asya’dan, Batıya göç eden Türkler, yaşam tarzlarına bağlı olarak desen ve motiflerini değiştirse de dokuma geleneğini sürdürmüştür. 

Topak ev Yurd

Günümüzde Hermitage Müzesi’nde (Leningrad) sergilenen Pazırık Halısı, halı sanatının en erken örneği olarak karşımıza çıkar. Rudenko tarafından Altay dağlarındaki Pazırık kurganında bulunmuş bu örnek milattan önce 3-5. yüzyıllar arasına tarihlendirilir. 1.80 x 2 m. ölçülerindeki halı çok ince bir yünden dokunmuş olup, Gördes düğümlüdür. Çok zengin bezemelere sahip halının yüzeyinde süvari figürleri, hayvanlar ve bitkisel motifler oldukça özenli işlenmiştir. 

Pazırık Halısı

Türklerin Anadolu’ya gelişiyle ortaya çıkan Selçuklu halıları, 1906 senesinde J.H. Loytved Hardegg ve F.R. Martin tarafından, Konya Alaeddin Cami’sinde bulunmuştur.  Üç büyük halı ve altısı parça halinde ki toplamda 9 adet halıdan oluşan bu grup, günümüzde Türk İslam Eserleri Müzesi’nde sergilenmektedir. 

Konya Alaeddin Camii
Konya Alaeddin Camii

1930 yılında R.M. Riesfstahl tarafından, Eşrefoğlu Cami’sinde (Konya, Beyşehir İlçesinde) dört halı daha bulunmuştur. Bu halılardan üç tanesi Konya Mevlana Müzesi’nde sergilenir. Diğer halı, iki parça halinde günümüze ulaşmıştır; bir parçası Londra Keir Koleksiyonunda diğer parçası ise Dabid Samling Museum’da (Copenhagen) bulunmaktadır.

Beyşehir Eşrefoğlu Camii
Beyşehir Eşrefoğlu Camii

Selçuklu halıları genel olarak büyük boyutlu, çözgü ve atkıları yün dokumadır. Gördes düğümlü olan halılarda, kırmızı – beyaz- sarı ve mavi tonlarında ki renkleri ile kufi bordürleri ve geometrik desenleri ile kendine has bir üslup sergiler. 14. yüzyıla geldiğimizde İtalyan ressamların tablolarında yer alan, figürlü kompozisyonların işlendiği halılar karşımıza çıkar.  Bu halılar yünden olup geometrik desenlerin yanı sıra, çeşitli insan ve hayvan figürlü kompozisyonları ile dikkat çeker.

Marco Polo, İbn Batuta gibi seyyahların notlarından ve ticari belgelerden, bu dönemde Anadolu’da ve Doğu ülkelerinde halı dokumacılığının gelişmiş olduğunu ve Aksaray, Konya ve Sivas bölgelerinde ve çevrelerinde halıların dokunup, yakın ülkelere ticaretinin yapıldığını öğrenmekteyiz.

Erken Osmanlı Döneminde, halı sanatının daha da gelişmiş olduğunu hatta önemli bir ticari eşya olarak hem Avrupa’ya hem de Doğu ülkelerine ve Mısır’a ticaretinin yapıldığı bilinmektedir. Bunun yanı sıra diplomatik hediye olarak gönderilen dokuma örnekleri de bulunmaktadır.  16. yüzyılda güçlenen Osmanlı Devleti topraklarına katılan yabancı ulusların kültüründen etkilenmiş ve bu durum halı sanatı da yansımış, halı tipleri zenginleşmiştir. Bu zamana kadar halı sanatında gördüğümüz hayvan figürleri ve geometrik kompozisyonların yerini, bitkisel motifler, Çintemani Bulut gibi motifler zarif hatlar ve desenlere zenginleşerek, büyük madalyonlu ya da yıldızlı Uşak halıları almıştır.16. yüzyılın ortalarından sonra, madalyon desenli pamuk ya da iplikten dokunan, Sine düğümlü halılar ortaya çıkmıştır. Bunun büyük oranda sebebi, I. Selim’in Kahire’yi ele geçirmesidir

16.yüzyıl Memluk Halısı; Chrıstıe’s Koleksiyonu, 258x240 cm.

Türk kökenli Memluk’ların kendine özgü bir sanat anlayışı vardır ve Sultan Selim’in fetihten sonra Kahire’den İstanbul’a ustalar getirip Topkapı Sarayı’nda çalışmış oldukları, Ehl-i Hiref Defterlerinden bilinmektedir. Memluk halıları,16. Yüzyılda kadar hem sultanlar için hem de batılı aristokratlar için oldukça değerliydi ve tüm Avrupa ve Doğu ülkelerine ihraç ediliyordu. Fetihle birlikte eski gücünü kısmen kaybetmiş olsa da yakın ülkelere halı ihracatı devam etmiştir. Sözü geçen halılar Osmanlı etkisi altında Mısır’da dokunduğundan, döneme ait Memluk halılarından ayırmak için, 19. Yüzyılda araştırmacılar tarafından Kahire Halıları (Cairene carpets) olarak adlandırılmıştır.