Zooloji kitaplarında kökeni Hindistan'a dayandırılan tavus kuşu, Hint mitolojisinde kutsal bir yaratık olarak kabul edilmiş ve tanrılarla ilişkilendirilmiştir. Hint mitlerinde tanrının tavus kuşu kılığına girdiğinde yağmur yağdığı anlatılmaktadır. 

Budizm inancında ise tavus kuşu, tutkunun ve sevileni korumanın bir simgesi olup aynı zamanda Buda'nın insan olarak doğumundan önceki yaşamında altın bir tavus kuşu olduğu kabul edilmektedir. 1963 yılında Mavi Sülün olarak da bilinen Hint Sülünü ülkenin kutsal kuşu olarak ilan edilmiştir. 

Tavus kuşu etinin çok geç çürümesinden ve hatta halk tarafından hiç çürümediğine inanılmasından dolayı henüz Antik çağın başlarında ölümsüzlük simgesi olarak kabul edilmeye başlamıştır. Tanrıça Hera'nın da simgesi olan tavus kuşu, Romalılar da ölen imparatoriçelerin ruhlarını kutsal tanrılar katına taşıyan, kutsal kuş olarak bilinmektedir.  Tavus kuşunun renkli görüntüsü sebebiyle, zamanla Romalılar da soyluluk simgesi haline dönüşmüş ve tavus kuşu tasviri Roma villalarında, bahçelerinde ve mezar anıtlarında yapılmıştır.

Özellikle mezar anıtlarında, görkemli bir bahçe içinde tasvir edilen tavus kuşu kompozisyonları, Erken Hristiyanlık ile birlikte dinsel bir içeriğe dönüşerek, Hristiyan ikonografisinde; cennet bahçesinde bir su kaynağından kutsal suyu içen karşılıklı iki tavus kuşu kompozisyonuna dönüşmüştür. 

Bu tasvir, Bizans plastik sanatlarında cennet bahçesinde inanların ölümsüzlüğünü veya ruhun ölümsüzlüğünü simgeleyen tavus kuşu ikonografisini oluşturmuş ve 4. yüzyıldan başlayarak Bizans sanatının sonuna kadar çok yaygın biçimde,  çeşitlenmeleriyle kullanılmıştır. Hristiyan sanatındaki hayvan simgelerini içeren Physiologos adlı  kaynağa göre tavus kuşu; güzelliği yanında ayaklarının ve sesinin çirkinliği ile de insanların günahlarını simgelemektedir. 

Söz konusu kaynak Erken Hristiyanlık dönemine tarihlenir, 2.- 4. yüzyıllar arasında İskenderiye'de  yazılmış olabileceği düşünülmektedir. Hristiyanlık öncesi Akdeniz ve Yakın doğu geleneklerine dayanılarak yazılmış olup içinde listeler halinde elli adet gerçek ve fantastik hayvanın, bitkinin ve minerallerin İsa'ya, şeytana ve kiliseye ilişkin simgeleriyle tanımlamaları verilmiştir (Parman, 1993;388).

En erken tarihli tavus kuşu tasvirleri, katakomp ve hipojelerin duvar ve tavan freskolarında görülür. Katakomp dediğimiz yeraltı mezar odalarında genellikle tek başına tasvir edilen tavus kuşu, hipojelerde bir kompozisyon içinde, cennet bahçesinde ölümsüzlüğü simgeleyen tavus kuşları şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Bu ikonografiyi yansıtan güzel bir örnek İznik, Elbeyli köyündeki hipojede yer almaktadır. 

İznik, Elbeyli Hipoje Duvar Resimleri

Bizans Sanatında Refrigerium Sahneleri 

Roma dönemi'nde yemek sahneleri olarak tasvir edilen bu sahneler, Bizans sanatında freskolarda, mozaiklerde ve taş eserlerde; çoğunlukla bir kantharostan su içen tavus kuşu sahnelerine dönüşmüşlerdir. Sahnenin merkezinde yer alan kantharos yerine kimi zaman bir çeşme veya hayat ağacı kimi zaman da haç ya da Christogram geldiği görülür. Bununla birlikte tavus kuşu yerine, saflığı ve masumiyeti simgeleyen güvercin figürü, kanatlı ruhun sembolü olarak kullanılan kuş figürü veya yenilenme ve vaftizle ilişkili olan geyik figürü gibi Hristiyan ikonografisinde yeri olan hayvan figürleri de karşımıza çıkmaktadır. 

Sonuç

Antik Çağ'da ölümsüzlük, zenginlik ve soyluluk simgesi olan tavus kuşu Orta Çağ'da Hristiyanlık ile birlikte dinsel bir ikonografi haline dönüşerek mezar odalarında, mozaik ve minyatürlerde, lahitlerde ve altar, ambon, templon gibi mimari plastik öğeler üzerinde çeşitlemeler göstererek yaygın biçimde kullanılmıştır. Orta Çağ'dan sonra Rönesans ile birlikte tavus kuşunun gösterişli olması, gurur ve kibirlilik simgesi olarak ele alınmış, ilerleyen süreçte sağlık ile de ilişkilendirilmiştir. Türk- İslam sanatında ise özellikle kitap sanatlarında, minyatürlerde başta olmak üzere farklı yorumlamalar ile karşımıza çıkmaktadır. 

Parman, Ebru (1993). Bizans Sanatında Tavus Kuşu İkonografisi. Sanat Tarihinde İkonografik Araştırmalar, Güner İnal'a Armağan, Hacettepe Üniversitesi, Ankara.