Üst Paleolitik Çağ’da insanlar mağaraların ağızlarında yaşarken, betimlemeler mağaraların en karanlık ve tehlikeli olan derin yerlerine yapılmaktaydı. Aydınlatma için ilkel kandiller ve çizgilerle desenleri oymak için çakmak taşı kullandıkları düşünülmekte. Bu mağaralarda yer alan resimlerden genellikle bizon, mamut, at, geyik gibi yabani hayvanlar ve el şablonları resmedilmiştir. Bunun dışında zikzaklar, spiraller, düz paralel çizgiler gibi çeşitli geometrik şekillerde resmedilmiştir.

Kaya duvarlarını resimleyen sanatçılar hayvansal yağlar (balık yağı) ile karıştırılmış renkli topraklar kullanmışlardır. Boyaları üretirken bitki öz sularından ve sütten de yararlandıkları bilinmektedir. Kırmızı, sarı, kahverengi, koyu siyah gibi tonları elde etmek için ise, doğal mineraller kullanılmıştır. Hayvan figürlerinin oluşturulduğu sırada mevcut yüzey üzerindeki girinti ve çıkıntıları dikkate alarak figürleri gerçeğe yakın vücut hatlarıyla işlenmiştir. 

Duvar Resimi

Mağarada bulunan el şablonlarının yapılması sırasında uygulanan tekniğe yönelik iki farklı görüş bulunur, bunlardan ilki kaya üzerine koyulan elin etrafının fırça ile boyanması, diğeri bir görüş ise kemikten yapılmış olan borunun içine doldurulmuş toz boyanın ıslak zemin üzerine üflenmesi ile yapılmasıdır.

Buzul çağının sona ermesinin ardından başlayan dönemde, insanlar mağaralardan çıkmış ve su kaynaklarına yakın yerlerde yaşamaya başlamışlardır. Göçebe çobanlık süresinde insanlar, evcilleştirdikleri hayvanları saymak için hesap yapmaya başlamıştır, bu durum onları somut nesneyi, soyut kavramlarla ifade etmeye itmiştir. Soyut kavramları kullanmaya başlayan insan toplulukları bunu büyük oranda resim sanatına da yansıtmışlardır. Bu dönemde çizilen resimler artık mağaraların karanlık yerlerine değil, açık havadaki kayalar üzerine yapılmaya başlanmıştır. Figürler değişmiş, eski dönemin gerçeğe bağlı resimlerinin yerini, önemli olanı vurgulayan, soyutlayan ve bazen de sadece çizgisel simgeler oluşturan bir sanat, Mezolitik Çağ sanatı kazıma, tek renkle boyama ve silüet tekniklerini kullanmıştır. 

Mağara Resimleri

Neolitik devire gelindiğinde, toprağa bağlı üretim beraberinde doğa güçlerini anlamlandırma ve onlardan yardım isteme gibi düşünceler oluşmaya başlamıştır. Bu durum resim sanatında doğa güçleriyle ilişkilendirilen, tanrı tasvirlerinin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Daha önceki devirlerde gerçekçi anlayış ve izlenimciliğin bir ön evresini taşıyan, mağara resimlerinde görülen at, geyik, bizon gibi figürlerin yerini tanrılar, kötü ruhlar, mitolojik yaratıklar almıştır.

Tarım beraberinde tahılları saklayacak kap-kacak yapımını gerektirmiş böylelikle resmin uygulandığı alanlara da çömleklerde işlenmiştir. Bu dönem ve ondan sonraki antik dönemlerde ve hatta Rönesans’a kadarki dönemde resimler tapınaklar, mezarlar, saraylar ve günlük kullanım eşyaları üzerinde uygulanmıştır.İlk Antik resim örnekleriyle birlikte, resim tekniklerinin değiştiği, mozaik-fresk ve kuru fresk gibi yöntemlerin geliştirildiği görülür.