Yazar ve gezgin olan Augustus Le Plongeon tarafından ilk defa ortaya atılan bu efsanevi kıta, 19. yüzyılda yaşamış Le Plong'a göre Büyük Okyanus'ta yer almaktaydı, burada Antik Mısır ve Mezoamerika toplumlarının ataları yaşamaktaydı ve kıta 14 bin yıl önce batarak yok olmuştu.
Kıtanın varlığını ilk iddia eden Le Plong olsa da Mu'yu, Pasifik Okyanusu'nda bulunan kayıp bir kıta olarak popülerleştiren James Churchward olmuştur. Günümüzde Kayıp Kıta Mu adıyla yayınlanan, İnsanın Anavatanı isimli kitabıyla başlayan bir kitap dizisi yayınlamıştır.
Bu Yazıyı Bir kitap Önerisi Olarak da Düşünebilirsiniz

Kitapta, Mu ülkesinin coğrafi konumu kullamış oldukları sembolleri ve günümüzde halen bu sembollerin insanlar tarafından kullanıldığını, dünyadaki farklı kıtalar da yaşamış olan Mısır, Hint, Maya, Aztek, Çin uygarlıkları arasında insanı hayrete düşürecek benzerlikler olduğunu ileri süren belgelerle Mu'dan derinlemesine bahsetmektedir.
Kitabın giriş bölümünde, çalışmasının tüm bilimsel gerçeklerin temelinin, iki grup antik tabletin tercümesine dayandığından bahseder. Bunlar Hindistan'da keşfettiği Naacal Tabletleri ve William Niven tarafından Meksika'da keşfedilen, 2500'den fazla taş tablet içeren büyük bir koleksiyondur.
Atatürk Tarafından Türkiye'ye Getirildi
1930 yıllarında Mustafa Kemal Atatürk, özel bir görevle Tahsin Mayatepek'i Güney Amerika'ya gönderir. Meksika Maslahatgüzarı olarak atanan Mayatepek, bu görevi esnasında Atatürk'e acil bir telgraf göndererek, emekli Albay James Churchward'ın Mu ve Atlantis Uygarlıklarıyla ilgili dört kitabından söz eder.
Atatürk aldığı telgraf üzerine bu kitapların Türkiye'ye getirilerek çevrilmesini emretmiştir. Daha sonra Atatürk konu üzerinde tartışmak için Churchward'ı Türkiye'ye davet etmiş ancak Churchward'ın böyle uzun bir yolculuğa dayanamayacak kadar yaşlı olmasından davete karşılık verememiştir.

Son Olarak
Bilim dünyasına baktığımızda ise bu iddiayı destekleyecek herhangi bir bilimsel dayanağının olmadığı görülür. Modern Jeolojik kanıtlarda bunu destekler niteliktedir. Bir kıtayı yok edebilecek bir jeolojik gücün varlığına dair mantıklı bir açıklama yoktur. Ayrıca yok edilmiş herhangi bir kıtanın devasa kaya kütlelerinin okyanus tabanında bulunması gerekirken, okyanusların dibinde buna dair hiç bir iz bulunmamaktadır.
Tüm bu bilimsel açıklamalar bu kıtanın var olmadığını açıklar niteliktedir ancak kitabı okursanız tüm bu bilimsel açıklamalara rağmen, sizi özellikle arkeolojik kanıtlarla Mu'ya inandıracaktır. Ve tabi bilim ilerleyen sürekli gelişen bir olgu yani yarın çıkıp bilim adamları biz batmış bir kıta bulduk derler mi bilemiyoruz.
Yorumlar